19 Mayıs 2018 Cumartesi

YELKEN

Yelken Sporunun Tarihi Süreci

     Yelken sporu 19. yüzyılın ikinci yarısında yat sporunun gelişmesiyle başladı. Bu yatlarda denizlerde, göllerde ve akarsularda yelken yarışları düzenleniyordu. Bu spor daha sonraları gelişerek Olimpiyat Oyunlarında da yapılmaya başlandı. Her ülkede bu sporla ilgili bir federasyon bulunmaktadır. Ülkemizde ise Cumhuriyet sonrası gelişen yelken sporu, Türkiye Yelken Federasyonu  kontrolünde faaliyetlerini sürdürmektedir. 

Yelken Branşı Nasıl Yapılır Ve Temel Kuralları Nelerdir ?

    Yelken yarışları, bu amaçla üretilmiş olan özel yatlar ile gerçekleştiriliyor. Bunların alışık olduğumuz yatlara benzemediğini de belirtmek gerekir. Her biri su ve hava direncini azaltmak için özel bir tasarımda üretiliyor. Hatta hemen hiçbirinde ayrı bir kabin kısmı bulunmuyor, bazılarının büyüklüğü ise ancak bir kayık kadar oluyor. Yelkenleri ise tam bir sanat eseri; dik kenar üçgen şeklinde, ikiz yelkenler kullanılıyor. Yelken yarışları, şamandıra yarışı ve rota yarışı olmak üzere ikiye ayrılıyor. Şamandıra yarışları, bir dizi şamandıra arasında belli bir rotanın takip edilmesini gerektiriyor ve başlangıç çizgisine geri dönmekle sonuçlanıyor. Amaç, bunu en kısa sürede gerçekleştirmek. Bu yarışlarda, şamandıraların bir numarası oluyor ve takip edilecek rota da buna göre belirleniyor.  



     Rota yarışlarında ise, tahmin edilebileceği üzere belirli bir coğrafi bölgeyi dolaşmak gerekiyor. Bu yarışlar, genellikle takımlar halinde gerçekleştiriliyor. Örneğin '' Kınalıada iskele - Burgazada sancak - Büyükada Sığlık Çakarı İskele - Dilek Kayalığı Çakarı sancak '' şeklindeki bir rota, yelkenlilerin nerede yarışacaklarını ve nerelere uğramaları gerektiğini belirliyor. Bu noktada, yarışçılar GPS cihazlarından da faydalanabiliyor. Amaç çizilen rotayı en kısa sürede tamamlayan tekne veya takım olmak şeklinde belirleniyor.



     Yarışın türü ne olursa olsun, yarışçıların öncelikle centilmenlik göstermesi bekleniyor. Kuralları, Uluslararası Yelken Federasyonu (ISAF) belirliyor. Yatlar birbirlerine oldukça yakın mesafede seyrettiği için, kurallara uyulması büyük önem taşıyor. Örneğin lider konumunda olan bir yelkenli, çarpışma tehlikesi varsa  ikinciliğe düşecek olsa bile bundan kaçınmak için elinden geleni yapmalı. Diğer kurallar , denizcilik terimlerini bilmeyi gerektiriyor. Örneğin aynı kontrada seyreden yatlardan rüzgar üstünde olanın her zaman  için geçiş önceliği bulunuyor. Herhangi bir kural ihlali durumunda, yarışçılardan herhangi biri diğer tekneye protesto çekebiliyor. Yarış sonunda da durumu yazılı olarak hakemlere bildiriyor. Düzenlenen bir mahkemede, itiraz görüşülüyor ve diskalifiye olunmasıyla dahi sonuçlanabilecek cezalar veriliyor.






OKÇULUK

     Türklerin ata sporu olan okçuluk, yüzyıllar boyunca bu geleneksel özelliğini muhafaza etmiş, gerek tarihimiz içinde, gerekse İslam dininde özel bir yere sahip olmuştur. Türklerde okçuluğun M.Ö. 5000 yıllarında başladığı ve okçuluk ile ilgili ilk kuralların Oğuzlar ile gerçekleştiği görülür. Oğuzlar’ın Müslümanlığı kabulünden sonra ise daha da gelişen okçuluk, en parlak devrine Osmanlılar ile ulaşır. Türk tarihinin Orta Asya’ya uzanan derinliklerinde, önceleri bir savaş aracı olarak kullanılan ok ve yay, ateşli silahların keşfinden sonra, giderek bir spor dalı olarak kültürümüz içindeki yerini almıştır.

     Okçuluk, oku bir yay yardımıyla belirlenen bir hedefe gönderme sporuna verilen addır. Günümüzde her ne kadar spor dalı olarak bilinmesine karşın, binlerce yıldır insanlığın av ve savaş alanlarında bu okçuluk becerilerini gösterdiği bilinmektedir. Bu sporda kullanılan yaylar, atılmış olan okun daha ileri ve daha güçlü bir biçimde hareket etmesine izin verir. Günümüzde kullanılan yaylar genellikle fiber, ahşap, karbon veya çelikten üretilmektedir. Ok’un atılmasına yardımcı olan gergin madde solar kauçuktan yapılmıştır. Buna ''mirsin'' adı verilmektedir. Yine aynı şekilde bu sporda kullanılan ok, ahşap, metal ve diğer malzemelerden yapılmış, ucu sivri biten bir malzemedir. Okun sonunda bulunan tüyler ok’a yön vermeye yardımcı olur. Okların genel uzunlukları 60 – 71 cm arasında değişmektedir. Ağırlıkları ise 20 – 28 gram aralığında değişmektedir.



OKÇULUK SPORUNUN TEMEL KURALLARI

     Okçuluk yarışmasında kullanılan hedefler, çember çizgilerle beraber beş eşit parçaya bölünmüştür. Bu çizgilerin renkleri içeriden dışarıya doğru sırasıyla sarı, kırmızı, mavi, siyah ve beyaz olarak belirlenmiştir. Bu belirlenen renk şeritleri de kendi arasında ikiye ayrılmıştır. Böylelikle hedef içeriden dışarıya doğru 10’dan 1’e kadar sayılarla numaralanmıştır.

                  
Atılan her ok hedefte vurduğu yere göre puan almaktadır. Bir ok halkaları ayıran çizginin tam üzerine isabet ettiği zaman en yüksek puanı almaktadır. Uluslararası yapılan yarışmalarda erkek sporcular iki tur sonunda toplam 144 adet ok atarlar. Yarışmanın her turunda sporcular üçer düzine olmak üzere 70, 50 ve 30 metre mesafeden hedefe ok atarlar. Bayanlarda ise 4 ayrı mesafeden 3’er metredir. Okçular her seferinde vurmuş oldukları sayıları okumadan önce toplam 6 atış yaparlar. 50 ve 30 metreden düşük olan atışlarda ise kazanmış oldukları sayıları okumak için 3 atış yapmaları yeterlidir. Sporcular toplamda 288 atış yaparlar. Yarışmanın birincisi toplanan sayılara göre belirlenmektedir.

     Türkiye'de bu spor branşına ilgi duyan kişilerin Türkiye Okçuluk Federasyon'u resmi sitesinden etkinlikler, haberler ve okçuluk ile alakalı bilgilere ulaşabilirler.

23 Nisan 2018 Pazartesi

Rafting

     
     Rafting, yüksek debili nehirlerde raft adı verilen botlarla yapılan bir nehir sporudur. Akarsu sporlarının en çok ilgi gören dalı olarak heyecanı doruklarda yaşatır. Amaç içinde bulunulan raftı devirmeden, kürekle verilen yönlendirmeler ile kayalar ve engeller arasından geçmektir.
     Nehir ve çayların içinde kaya, ağaç kütüğü, kısa veya uzun çağlayan gibi bir takım doğal engeller bulunur ve bu nedenle suyun akış hızı zaman zaman değişir. Akarsuyun içinde oluşan bu tür oluşumlara rapid adı verilir. Rapid sayısı fazla olan parkurun zorluk derecesi de yüksek olmaktadır. Rafting sporunda derece kavramı zorluğu temsil eder. Örneğin; 6. derece en zor parkurları, 1. derece ise en kolay parkurları belirtir. Rafting, 6 ile 8 kişilik takımlar halinde yapılır ve tam bir koordinasyon ister. Bir kişinin bile hata yapması raftın devrilmesine neden olabilir.

RAFTİNG SPORUNUN TARİHÇESİ
     1900’lü yılların başında Amerika’da kullanılan şimdilerin raft olarak anılan botları ile akarsularda güvenli olarak yük taşınırdı. Her türlü suda hareket edebilme özelliğine sahip olan raft, ayrıca sağlam malzemesi nedeniyle akarsu taşımacılığında tercih ediliyordu.


     2. Dünya Savaşı yıllarında çıkartma amaçlı olarak kullanılan botlar diğer ülkelerin de dikkatini çekmiştir. Önceleri taşıma ve güvenlik amacı ile kullanılan bu botlar daha sonra spor amaçlı kullanılmaya başlanmıştır. Amerika’da 1973 yılında akarsularda keşif amaçlı etkinlikler yapmak üzere bir aktivite kulübü kuruluyor. Sonrasında “Sobek Expedition” adını alarak dünyanın çeşitli ülkelerinde keşifler yapmaya başlıyorlar. Debisi yüksek nehirlerde kayalar ve kütüklerle geçirdikleri mücadele dolu yolculuklar onların bu etkinliği spora dönüştürmesine neden olmuştur. Yarışmalar ile dünyaya tanıtılan rafting su sporları arasındaki yerini almıştır.

Dağcılık

     
     Dağcılık, dağlarda yürüyüş ve kamp yapmanın yanı sıra teknik malzeme kullanarak tırmanma sporunu da kapsayan  bir doğa sporudur. 18. ve 19. yüzyılda Avrupalı (İngiliz ve Fransızlar başta olmak üzere) maddi durumu iyi olan bir kesimin boş zamanlarını değerlendirmek ve hayatlarının rutin akışını yeni maceralarla süsleme arayışı neticesinde bir spor sayılmaya başlanan dağcılık, 20.yüzyılın başında diğer ulusların da ilgisini çekmeye başlamıştır. Uluslararası bir spor branşı haline gelmesi ise, 1931 yılında, merkezi Cenevre'de olan Uluslararası Dağcılar Birliği  (UIAA)'nın kurulmasıyla mümkün olmuştur. Gelecek yıllarda ise, belirli teknik ve emniyet yöntemlerinin geliştirilmesine paralel olarak kendine özgü disiplini ve ilkeleri olan bir spor dalı haline dönüşen dağcılık, birçok doğa sporunun da önünü açmıştır.

     Günümüzde en çok rağbet gören doğa sporlarından biri olsa da, bu spora eklenebilecek yeniliklerin azalması, yeni neslin yeni doğa sporlarına daha fazla ilgi duyması, ya da bu tür sporlara yönelmesi nedeniyle, günümüzde dağcılık 20. yüzyılın başındaki popülaritesini kaybetmeye başlamıştır.


DAĞCILIK NASIL YAPILIR

     Dağcılık bireysel ve ekip olarak da yapılabilir. Bireysel tırmanışlarda hedef tabii ki zirvedir ama ekip tırmanışında ekibin tüm üyeleri en yüksek noktaya çıkacak diye bir kaide yok. Zira ekipte herkesin farklı görevleri olabilir; malzeme taşıyanlar, güvenlik sağlayanlar, en iyi tırmanıcılar, rehberler kendi işlerini yaparlar ve ekibin flaması zirveye çıkarılırsa onlar da kendilerini zirve yapmış gibi görür. Ekip olmakla, tırmanışı “beraber” yapmak arasında belirgin farklar var. Takımı takım yapan yükün paylaşılması, ortak bir plana göre hareket edilmesi, verilen görevin yerine getirilmesidir; yoksa bireysel tırmanan ve çeşitli ülkelerden bir araya gelmiş, ortaklıkları sadece birlikte yol almak olan gruplar da söz konusu. Genel anlayış, kalabalık ekibi ikişer kişilik gruplara bölerek ilerlenmesidir. İkili gruplar da kendi içlerinde görev bölümü yapar. Kalabalık gruplarda ilk dört kişi, rotanın 7 bine kadar olan kısmının ip hattını hazırlamakla yükümlüyken arkalarından gelenler bir yerden sonra öne geçmeye başlar. Fiziksel olarak ekibin genelinden daha iyi durumdakiler 8 bine kadar hat döşeyebilir. Bu sayede diğerleri de yükseğe çıkabilir.


TÜRKİYE'DE DAĞCILIK

     İlk Türk dağcısı olarak bilinen isim, Ali Vehbi Türküstün'dür. Fransa'da Paris'te Tıp öğrenimi yaparken 4 Fransız dağcı arkadaşı ile birlikte 26 Temmuz 1906 günü Alp Dağları 'nın en yüksek noktası olan Mont Blanc zirvesine tırmandığı bilinmektedir. Bu tırmanış Türk dağcılık tarihinde bilinen ilk tırmanıştır. Türklerin dağcılık sporuna ilgileri daha çok askeri amaçlı alarak Birinci Dünya Savaşı yıllarında başlamıştır. Savaş sırasında İtalyan cephesinde Avusturyalı dağcı birliğinin bir tatbikatını izleyen Pertev Paşa, Osmanlı ordusu bünyesinde böyle bir birliğin kurulması için çalışmıştır. Pertev Paşa'nın isteği üzerine Avusturyalı bir dağcı olan Albay Bilgeri, 5 subay ve 40 Astsubaydan oluşan Türk askerlerine temel dağcılık bilgileri vermiştir.


     Ülkemizde ilk dağ gezileri Uludağ'a düzenlenmiştir. 1925 yılında Bursa'lı bir doktor olan Osman Şevki Bey, Bursa'daki Keşiş Dağı zirvesine (2545 m.) ilk tırmanışı yapmıştır. Tırmandığı bu dağa Uludağ adını vermiştir. Bu adlandırma Atatürk tarafından da beğenilmiş ve dağın adının Uludağ olarak değiştirilmesine karar verilmiştir. Soyadı kanunu çıktıktan sonra Dr. Osman Şevki Bey'e Atatürk tarafından Uludağ soyadı verilmiştir.

    Sonraki yıllarda, Ülkemizde dağcılık aktivitelerinin artması ile 1928 yılında ''Türk Dağcılık Cemiyeti'' adı altında ilk dağcılık örgütü oluşturulmuştur. 1933 yılında ise ''Türk Yürüyüşçüşülük, Dağcılık kış Sporları Kulübü'' adı altında bir kulüp faaliyete başlamıştır. Bu kulüp sonradan ''Tenis, Eskirim ve Dağcılık Kulübü'' adını almıştır. 1936 yılında Dağcılık ve Binicilik Federasyonu adı altında ilk federasyon olarak anılmıştır. Daha sonra fedarasyon çalışmaları devam etmiştir. Uzun yıllar dağcılık ve kış sporları aynı çatı altında yürütülmüştür. 1966 yılına gelindiğinde ise dağcılık ve kayak branşlarının ayrılması ile Türkiye Dağcılık Federasyonu adı altında kayak branşından ayrılmıştır. Federasyonumuz 1988 yılında Uluslararası Dağcılar Birliği'ne resmen üye olmuştur.















25 Mart 2018 Pazar

ATLETİZM

      Atletizm branşı, insanlığın varoluşu ile beraber tarihin en eski zamanlarına kadar dayanmaktadır. Çin, Hindistan, Mezopotamya, Mısır ve Girit'de yapılan tarihi kazılarda bu sporun yıllar öncesinden var olduğunu kanıtlayan belgeler ele geçirilmiştir. Ancak bir spor  branşı olarak Antik Yunan Olimpiyatlarında karşımıza çıkmaktadır. Olimpiyat oyunlarının ana vatanı olan Yunanistan'da, eski çağlarda ''Antik Olimpiyatlar'' vücut kültürünün gelişmesinde en yüksek noktayı oluşturmuştur. Tarihte izini sürebildiğimiz ilk atletizm yarışması, MÖ. 1453 yılında Yunanistan'da, Yunan Mitolojisinde zeka ve sanat tanrıçası olarak bilinen Athena'nın adına ''Pan Athenian Oyunları'' olarak düzenlendiği elde edilen tarihi bulgulardan bilinmektedir.

      Atletizm branşı tarih sayfalarında çok geniş bir yer kaplamaktadır. Antik Yunan'da Atletizm branşını çeşitli şekillerde görebilmekteyiz. Bu branşın temelini oluşturan atletizm  türleri şu şekilde;  Hız koşularına Dromos, uzun mesafe koşularına Dolioshos, silahlarla kuşanılmış olarak yapılan koşuya Hoplites, ellere meşaleler alınarak yapılan koşulara Lampadedromia ile Halma adıyla anılan uzun atlama, Discobolia denilen disk atma ve Acontismos diye adlandırılan cirit atma ve son olarak Penthatlon denilen beşli yarışlar atletzimin temelini oluşturur. 


TÜRKİYE'DE ATLETİZM

      Ülkemiz'de atletizm bir spor branşı olarak 19. yüzyılda olduğu bilinmektedir. Eski adıyla Mekteb-i Sultani'de günümüzdeki ismiyle ise de Galatasaray Lisesi'nde, Fransız beden eğitimi öğretmeni Mösyü Curel'in derslerindeki uygulamasıyla başlayan atletizm sporu içerisinde önemli olimpik sporcular yetişmiştir. 1912 yılında Stockholm'de yapılan 5. Yaz Olimpiyatların'da yarışan Mıgırdıç Mıgıryan ve Vahram Papazyan, Türkiye'nin ilk olimpik sporcuları olmuştur.  Ülkemizde resmi olarak 5 Eylül 1924'de Türkiye Atletizm Şampiyonası'nın birincisi yapılırken aynı yıl içerisinde Türkiye'nin IAAF'a (Uluslararası Atletizm Federasyonları Birliği) üyeliği gerçekleşmiştir.

      Özellikle 2000'li yıllarda uluslararası şampiyonalarda başarıları artan Türkiye'de atletizm federasyonu, 2018 itibariyle 96. yılını geride bıraktı. 2012 yılında ise İstanbul da düzenlenen Dünya Salon Atletizm Şampiyonası'nı organize eden Türkiye Atletizm Federasyonu, son yıllarda büyük şampiyonalarda önemli sonuçlar yakaladı. 2016 yılında ise tarihinde ilk kez madalya sıralamasında birincilik ve tüm Balkan şampiyonalarında zirveye ambargo koyan Türkiye, bölgesinde önemli bir spor gücü haline geldi. Türkiye İstatistik Kurumu'nun verilerine göre 2014 yılı itibariyle ülkemizde 174.764 lisanlı atletizm sporcusu bulunmaktadır.


NASIL ATLET OLUNUR?

      Atlet olmaya karar veren bir kişi öncelikle yetkili sağlık kurumlarında gerekli sağlık kontrollerini yaptırmalıdır. Birey, Nefes kapasitesini ve kalpteki ritim düzenini ilgili sağlık kuruluşlarında kontrol ettirmelidir. Atlet olmak isteyen bir kişinin akademi okuma zorunluluğu yoktur. Ancak Spor Akademisi'nde okuyan veya mezun olan kişi, meslek hayatında daha verimli daha donanımlı bir hale gelebilir. Bunların yanı sıra atlet olmak isteyen kişi, profesyonel eğitmenler tarafından bir kulüp bazında eğitim alarak ilerlemesi, sporcu açısından daha verimli olabilir. Kişinin koşucu olmaya, ilköğretim 2. kademe dediğimiz orta okul döneminde karar vermesi, bireyin atletizme olan yatkınlığını geliştirerek ilerleyen yıllarda daha iyi seviyelerine gelmesi açısından çok önemlidir.



Fenerbahçe Lefter Küçükandonyadis Tesisleri Atletizm Şubesi


  

19 Mart 2018 Pazartesi

Street Workout (Sokak Antrenmanı)

     Street Workout, Amerika'nın yoksul bölgelerinde ortaya çıkan bir spor branşıdır. Kelime anlamı olarak ''Sokak Antrenmanı'' demektir. Amerika Kıtası'nda  düşük ekonomi sınıfındaki insanların, vücut geliştirme egzersizlerinin sokaklarda da yapılabileceğini keşfetmesi sonucu ortaya çıkmış, zamanla Rusya ve Ukrayna'da popüler olmuştur. Bazı ülkelerde ise bu spor branşının federasyonu bulunmaktadır. Ülkemizde ise bu spor branşını yapmakta olan sporcu sayısı ve bu spora olan ilgi oldukça azdır. Ayrıca bu spor branşının henüz Türkiye'de bir federasyonu bulunmamaktadır.

     Street Workout, spor salonlarına bağlı olarak kas gruplarının geliştirilebileceği ve vücut geliştirilebileceği inancının aksine, hiçbir mekana ihtiyaç duymadan, çevrede bulunan malzemeler aracılığı ile egzersizlerin yapılmasıdır. Bu spor branşında kişi, spor salonlarına başvurmadan, temel vücut geliştirme egzersizleri ile güçlü ve estetik bir görünüme kavuşabilmeyi amaçlar. Ekstrem spor branşı içerisinde yer alan Street Workout'ta temel egzersizler şınav, mekik, alt mekik, üst mekik, dips, squat ve çeşitli barfiks hareketleridir. Dış mekanlarda uygulanan egzersizler sırasında dayanıklı kasların olması çok önemlidir. Ayrıca egzersizler mümkün olduğu kadar hızlı tekrarlanmalıdır.    





STREET WORKOUT VE KİŞİSEL GELİŞİM

     Sokakları, parkları ve her türlü dış mekan malzemelerini kullanan street workout sporcuları, her yeri spor merkezi gibi kullanabilir. Klasik spor salonunda yapılan antrenmanlara, tutması nispeten benzer olan dumbell ve barlara göre farklı olan, su borularında, ağaçlarda ve demirlerde ne kadar zor ve emek gerektiren bir çalışma programı uyguladıklarını anlamak zor olmasa gerek. Bu ekstrem spor branşı, belirli bir dönem içerisinde yapıldığında birçok kazanım sağlar. Güç, kondisyon, dayanıklılık ve denge yönünde gelişen sporcu, estetik bir görünüm kazanır.


     Bu spor branşına yeni başlayan veya başlamayı düşünen sporcular,  egzersiz tekrarlarını mümkün olduğu kadar hızlı ve nizami yapmalıdır. Ayrıca yapılan egzersizlere daha enerjik ve verimli devam edilebilmesi için ek egzersizlere ihtiyaç duyulmaktadır. Squat egzersizinin yanı sıra burpees, muscle up, clap push up egzersizleri de patlayıcı egzersizler olarak belirtilebilir.

   


   

18 Mart 2018 Pazar

FİTNESS


     Günümüzde oldukça popüler olan fitness, vücut geliştirme sporu ile sıkça  karıştırılan ve birçok yönü ile bu spor dalından ayrılan bir spor branşıdır. Fitness, sağlıklı bir yaşam sürmek ve zinde kalmak adına yapılan birtakım egzersizleri yani spor hareketlerini kapsıyor. Fitness sporu da tıpkı vücut geliştirme gibi kas gelişimini sağlarken, vücudun daha estetik ve çekici görünmesine yardımcı olur. Vücut geliştirme egzersizlerinde temel amaç; kasların hem kütlesel hem de hacimsel olarak geliştirilmesini sağlamak iken, fitness sporunun amacı daha sağlıklı bir vücuda sahip olmaktan geçer.


     Sporun revaçta branşlarından biri olan fitness, sadece kas geliştirme hareketlerini barındırmakla kalmıyor, hızlı ya da yavaş tempolu kürek çekme, pedal çevirme, tırmanma, koşma gibi birden çok egzersizi de bünyesinde barındırıyor.  Vücut geliştirme sporunda sporcular kas geliştirmeye odaklanırken, fitness sporunda ise kaslar sıkılaştırılıyor. Yani fitness sonucunda kişi daha ince ve daha estetik bir vücut elde etmiş oluyor. Kısaca belirtmek gerekirse fitness, kişinin hem fiziksel hemde ruhsal olarak daha kaliteli ve sağlıklı bir yaşama erişmesine aracılık ediyor.


FİTNESS NASIL YAPILIR?

     Fitness kelime anlamı olarak ''Sağlıklı ve formda olmaktır.'' Bir çok egzersize dayalı bu spor dalında diğer bütün spor branşlarından farklı olarak temelde kasların tek tek olmak üzere aletli ya da aletsiz çalıştırılması ile sıkılaştırılması ve güçlendirilmesi amaçlanır. Fitness sporu esasen bütün sporların temelidir. Çünkü her spor dalında vücutta ağırlıklı kullanılan kas grupları vardır. Bu kas gruplarına kondisyon kazandırılması için fitness egzersizlerine başvurulur.

     Sporun önemli branşları arasında yer alan fitness ev şartlarında veya spor salonlarında yapılabilir. Ancak unutulmamalıdır ki her vücut yapısının, fitness hareketlerinden alacağı verim aynı oranda değildir. Dolayısıyla bireyin, kendi vücut yapısına uygun bir program oluşturması gerekir veya bu alanda uzman kişiler tarafından destek alabilir. Yeni medya çağında yaşadığımız için  her bireyin, internet üzerinden destek alma imkanı da vardır.

     Fitness esnasında, aletler kullanıldığı gibi tüm hareketler ve egzersizler, alet kullanılmadan da yapılabilir. Kardio, ısınma, squat ve ayak dokundurma, jumping jacks, burpees, yukarı diz bükme gibi egzersizler bu spor branşının bünyesinde yer alan popüler hareketlerdir. Bunun yanı sıra fitness hareketleri, vücudun forma girmesini sağlarken, kişiye istediği vücuda ve fiziğe sahip olma şansı tanır.


4 Mart 2018 Pazar

DETAYLARI İLE BOKS


     
      Türk Sporunun amatör branşları arasında yer alan boks, iyi bir kondisyonun yanı sıra  güç, hız ve atletik olmayı gerektiren bir spor dalıdır.  

      Boks diğer spor branşları ile karşılaştırıldığında gerek ring içerisinde gerek antrenman esnasında sporcunun çok fazla kalori yakmasına imkan tanır.  60 dakikalık bir antrenman diliminde yaklaşık 600 kalori yakmak mümkündür. Bunun yanı sıra büyüme hormonu salgılanması halinde  sporcunun kas kütlesi artarken dinlenme esnasında ise vücut daha fazla kalori yakabilmektedir. Boksun sporcuya kattığı olumlu yanların yanı sıra olumsuz durumlarda bu sporun doğasında mevcuttur. Boks sporu ile ilgilenen sporcuların yüzlerinde ciddi yaralanmalar ve burun kemiğinin kırılması gibi olumsuz sonuçların olduğu unutulmamalıdır.

      Ülkemizde spor salonlarında veya spor kulüpleri bünyesinde boks eğitimi almak mümkündür. Sporcunun bu eğitimleri alırken sahip olması gereken bazı ekipmanlar vardır. Bunlardan başlıcaları hayati önem arz eder. Kask, beyne alınacak darbeleri korumasının yanı sıra sporcunun yüzünde bulunan belirli bölgeleri koruma altına alır.  Dişlik ise dişlerin kırılmasını ve damakların kanamasını engeller. Bunun yanı sıra boks eldiveni ve el sargısı bu spor içerisinde gerekli olan başlıca ekipmanlardır. 

     Türkiye İstatistik Kurumu'nun verilerine göre 2014 yılı itibariyle toplam lisanslı boksör sayısı 78.623'tür. Bu rakam diğer spor branşlarına oranla, ülkemizde boks sporuna olan ilginin fazla olduğunu göstermektedir. Ancak profesyonel anlamda yani mesleki bağlamda bu spor branşı ile ilgilenen sporcu sayısı çok azdır. 













BOKS VE BESLENME

      Profesyonel boksör olabilmek için sporcunun, sosyal yaşantısına ve beslenme şekline dikkat etmesi gerekmektedir. Antrenman öncesinde ve sonrasında doğru besinleri tüketmesi çok önemlidir.  Beslenme, bu spor dalı ile doğrudan ilişkili olup sporcunun antrenman performansını ve verimini arttırır. 


TÜRKİYE'DE BOKS

     Ülkemizde profesyonel anlamda boksör olabilmek oldukça güçtür. Bunun nedeni ise boksun diğer spor dalları ile karşılaştırıldığında spor kulüplerine ve yayıncı kuruluşa maddi gelirinin az olmasından kaynaklanmaktadır. Dolayısıyla sporcunun kazandığı gelir çok fazla değildir. Bunun yanı sıra Türkiye'de profesyonel anlamda resmi müsabakalar nadiren gerçekleşmektedir. Mesleki bağlamda  profesyonel boksör olmak isteyen Türk sporcular genellikle Almanya, Amerika ve İngiltere'ye gitmektedir.