19 Mayıs 2018 Cumartesi

YELKEN

Yelken Sporunun Tarihi Süreci

     Yelken sporu 19. yüzyılın ikinci yarısında yat sporunun gelişmesiyle başladı. Bu yatlarda denizlerde, göllerde ve akarsularda yelken yarışları düzenleniyordu. Bu spor daha sonraları gelişerek Olimpiyat Oyunlarında da yapılmaya başlandı. Her ülkede bu sporla ilgili bir federasyon bulunmaktadır. Ülkemizde ise Cumhuriyet sonrası gelişen yelken sporu, Türkiye Yelken Federasyonu  kontrolünde faaliyetlerini sürdürmektedir. 

Yelken Branşı Nasıl Yapılır Ve Temel Kuralları Nelerdir ?

    Yelken yarışları, bu amaçla üretilmiş olan özel yatlar ile gerçekleştiriliyor. Bunların alışık olduğumuz yatlara benzemediğini de belirtmek gerekir. Her biri su ve hava direncini azaltmak için özel bir tasarımda üretiliyor. Hatta hemen hiçbirinde ayrı bir kabin kısmı bulunmuyor, bazılarının büyüklüğü ise ancak bir kayık kadar oluyor. Yelkenleri ise tam bir sanat eseri; dik kenar üçgen şeklinde, ikiz yelkenler kullanılıyor. Yelken yarışları, şamandıra yarışı ve rota yarışı olmak üzere ikiye ayrılıyor. Şamandıra yarışları, bir dizi şamandıra arasında belli bir rotanın takip edilmesini gerektiriyor ve başlangıç çizgisine geri dönmekle sonuçlanıyor. Amaç, bunu en kısa sürede gerçekleştirmek. Bu yarışlarda, şamandıraların bir numarası oluyor ve takip edilecek rota da buna göre belirleniyor.  



     Rota yarışlarında ise, tahmin edilebileceği üzere belirli bir coğrafi bölgeyi dolaşmak gerekiyor. Bu yarışlar, genellikle takımlar halinde gerçekleştiriliyor. Örneğin '' Kınalıada iskele - Burgazada sancak - Büyükada Sığlık Çakarı İskele - Dilek Kayalığı Çakarı sancak '' şeklindeki bir rota, yelkenlilerin nerede yarışacaklarını ve nerelere uğramaları gerektiğini belirliyor. Bu noktada, yarışçılar GPS cihazlarından da faydalanabiliyor. Amaç çizilen rotayı en kısa sürede tamamlayan tekne veya takım olmak şeklinde belirleniyor.



     Yarışın türü ne olursa olsun, yarışçıların öncelikle centilmenlik göstermesi bekleniyor. Kuralları, Uluslararası Yelken Federasyonu (ISAF) belirliyor. Yatlar birbirlerine oldukça yakın mesafede seyrettiği için, kurallara uyulması büyük önem taşıyor. Örneğin lider konumunda olan bir yelkenli, çarpışma tehlikesi varsa  ikinciliğe düşecek olsa bile bundan kaçınmak için elinden geleni yapmalı. Diğer kurallar , denizcilik terimlerini bilmeyi gerektiriyor. Örneğin aynı kontrada seyreden yatlardan rüzgar üstünde olanın her zaman  için geçiş önceliği bulunuyor. Herhangi bir kural ihlali durumunda, yarışçılardan herhangi biri diğer tekneye protesto çekebiliyor. Yarış sonunda da durumu yazılı olarak hakemlere bildiriyor. Düzenlenen bir mahkemede, itiraz görüşülüyor ve diskalifiye olunmasıyla dahi sonuçlanabilecek cezalar veriliyor.






OKÇULUK

     Türklerin ata sporu olan okçuluk, yüzyıllar boyunca bu geleneksel özelliğini muhafaza etmiş, gerek tarihimiz içinde, gerekse İslam dininde özel bir yere sahip olmuştur. Türklerde okçuluğun M.Ö. 5000 yıllarında başladığı ve okçuluk ile ilgili ilk kuralların Oğuzlar ile gerçekleştiği görülür. Oğuzlar’ın Müslümanlığı kabulünden sonra ise daha da gelişen okçuluk, en parlak devrine Osmanlılar ile ulaşır. Türk tarihinin Orta Asya’ya uzanan derinliklerinde, önceleri bir savaş aracı olarak kullanılan ok ve yay, ateşli silahların keşfinden sonra, giderek bir spor dalı olarak kültürümüz içindeki yerini almıştır.

     Okçuluk, oku bir yay yardımıyla belirlenen bir hedefe gönderme sporuna verilen addır. Günümüzde her ne kadar spor dalı olarak bilinmesine karşın, binlerce yıldır insanlığın av ve savaş alanlarında bu okçuluk becerilerini gösterdiği bilinmektedir. Bu sporda kullanılan yaylar, atılmış olan okun daha ileri ve daha güçlü bir biçimde hareket etmesine izin verir. Günümüzde kullanılan yaylar genellikle fiber, ahşap, karbon veya çelikten üretilmektedir. Ok’un atılmasına yardımcı olan gergin madde solar kauçuktan yapılmıştır. Buna ''mirsin'' adı verilmektedir. Yine aynı şekilde bu sporda kullanılan ok, ahşap, metal ve diğer malzemelerden yapılmış, ucu sivri biten bir malzemedir. Okun sonunda bulunan tüyler ok’a yön vermeye yardımcı olur. Okların genel uzunlukları 60 – 71 cm arasında değişmektedir. Ağırlıkları ise 20 – 28 gram aralığında değişmektedir.



OKÇULUK SPORUNUN TEMEL KURALLARI

     Okçuluk yarışmasında kullanılan hedefler, çember çizgilerle beraber beş eşit parçaya bölünmüştür. Bu çizgilerin renkleri içeriden dışarıya doğru sırasıyla sarı, kırmızı, mavi, siyah ve beyaz olarak belirlenmiştir. Bu belirlenen renk şeritleri de kendi arasında ikiye ayrılmıştır. Böylelikle hedef içeriden dışarıya doğru 10’dan 1’e kadar sayılarla numaralanmıştır.

                  
Atılan her ok hedefte vurduğu yere göre puan almaktadır. Bir ok halkaları ayıran çizginin tam üzerine isabet ettiği zaman en yüksek puanı almaktadır. Uluslararası yapılan yarışmalarda erkek sporcular iki tur sonunda toplam 144 adet ok atarlar. Yarışmanın her turunda sporcular üçer düzine olmak üzere 70, 50 ve 30 metre mesafeden hedefe ok atarlar. Bayanlarda ise 4 ayrı mesafeden 3’er metredir. Okçular her seferinde vurmuş oldukları sayıları okumadan önce toplam 6 atış yaparlar. 50 ve 30 metreden düşük olan atışlarda ise kazanmış oldukları sayıları okumak için 3 atış yapmaları yeterlidir. Sporcular toplamda 288 atış yaparlar. Yarışmanın birincisi toplanan sayılara göre belirlenmektedir.

     Türkiye'de bu spor branşına ilgi duyan kişilerin Türkiye Okçuluk Federasyon'u resmi sitesinden etkinlikler, haberler ve okçuluk ile alakalı bilgilere ulaşabilirler.